Gebelik kolestazı, hamilelikte ortaya çıkan ve genellikle üçüncü trimesterde belirginleşen bir karaciğer rahatsızlığıdır. Kolestaz, karaciğerden safra akışının yavaşlaması veya durması sonucu gelişir ve özellikle kaşıntı şikayetiyle kendini gösterir. Her ne kadar bebek için ciddi riskler taşısa da, erken teşhis ve uygun tedavi ile yönetilebilir. Peki, gebelik kolestazı nedir ve nasıl tedavi edilir?
Gebelik Kolestazı Nedir?
Karaciğer, safra adı verilen sindirimi kolaylaştıran bir sıvı üretir. Bu sıvı, safra kesesinde depolanır ve bağırsaklara salınarak yağların sindirilmesine yardımcı olur. Ancak gebelik kolestazında bu safra, karaciğerden dışarıya düzgün bir şekilde atılamaz ve kan dolaşımında birikmeye başlar. Bu durum ciltte yoğun bir kaşıntıya neden olur ve bebeğin sağlığı açısından bazı riskler yaratabilir.
Gebelik kolestazı genellikle hamileliğin son üç ayında ortaya çıkar ve doğumdan sonra hızla kaybolur. Ancak bu süre zarfında hem annenin hem de bebeğin yakından takip edilmesi gerekir.
Gebelik Kolestazının Belirtileri
Gebelik kolestazının en yaygın belirtisi şiddetli kaşıntıdır. Özellikle ellerde, ayaklarda başlayan ve tüm vücuda yayılabilen kaşıntı, genellikle geceleri daha da kötüleşir. İşte kolestazın diğer belirtileri:
– Şiddetli Kaşıntı: Genellikle ellerde ve ayaklarda başlar, ancak zamanla vücudun diğer bölgelerine de yayılabilir.
– Koyu Renkli İdrar: Safra tuzlarının birikmesi nedeniyle idrar renginde koyulaşma görülebilir.
– Açık Renkli Dışkı: Safranın bağırsaklara yeterince ulaşmaması dışkı renginde açılmaya neden olabilir.
– Cilt ve Gözlerde Sararma: Daha ileri vakalarda, safra birikimi ciltte ve göz beyazında sararmaya neden olabilir. Bu durum “sarılık” olarak bilinir.
Gebelik Kolestazı Bebeği Nasıl Etkiler?
Gebelik kolestazı, annede ciddi rahatsızlıklara neden olmakla birlikte bebek açısından da bazı riskler taşır. Kolestazın neden olduğu safra tuzları, plasentaya ve dolayısıyla bebeğe ulaşarak bebeğin sağlığını etkileyebilir. Bu durum, aşağıdaki komplikasyonlara yol açabilir:
– Erken Doğum: Kolestaz vakalarında erken doğum riski artar.
– Fetal Distres: Bebekte oksijen yetersizliği veya diğer sorunlar nedeniyle fetal distres gelişebilir.
– Ölü Doğum: Kolestazın ciddi vakalarında, safra tuzları plasentayı etkileyerek ölü doğuma yol açabilir. Bu nedenle erken teşhis ve tedavi çok önemlidir.
Gebelik Kolestazının Nedenleri
Gebelik kolestazının tam nedeni bilinmemekle birlikte, genetik ve hormonal faktörlerin rol oynadığı düşünülmektedir. Hamilelik hormonları, özellikle östrojen ve progesteron seviyelerindeki artış, karaciğerin safra salgısını yavaşlatabilir. Ayrıca aile öyküsünde kolestaz vakaları olan kadınlarda bu hastalığın görülme riski daha yüksektir.
Gebelik Kolestazı Nasıl Teşhis Edilir?
Eğer hamileliğinizde yoğun bir kaşıntı yaşıyorsanız, mutlaka doktorunuza başvurmalısınız. Doktorunuz, kolestaz şüphesi durumunda kan testleri yaparak karaciğer enzimleri ve safra asit seviyelerini ölçer. Bu testler, karaciğerin düzgün çalışıp çalışmadığını ve kandaki safra tuzlarının miktarını gösterir.
Gebelik Kolestazı Tedavisi
Gebelik kolestazının tedavisinde temel amaç, annenin kaşıntı şikayetlerini hafifletmek ve bebeğin sağlığını korumaktır. Tedavi genellikle şu adımları içerir:
– Ursodeoksikolik Asit: Bu ilaç, safra akışını düzenlemeye ve kandaki safra asit seviyelerini düşürmeye yardımcı olabilir. Aynı zamanda kaşıntıyı da hafifletebilir.
– Erken Doğum Planlaması: Kolestaz tanısı konulan hamilelerde, genellikle gebeliğin 37. haftasında doğum planlanır. Bu, bebeğin risk altında olmasını engellemek için alınan bir önlemdir.
– Düzenli Kontroller: Kolestaz teşhisi konulan anneler, düzenli kan testleri ve ultrason gibi tetkiklerle yakından takip edilir. Bebeğin kalp atışları ve genel durumu da sürekli izlenir.
Gebelik Kolestazını Önlemek Mümkün mü?
Gebelik kolestazı tamamen önlenebilir bir durum değildir. Ancak risk altında olabileceğinizi düşünüyorsanız, gebelik süresince doktorunuza düzenli olarak danışmanız ve belirtileri fark eder etmez tıbbi yardım almanız önemlidir. Erken teşhis, bebeğin sağlığını korumak adına hayati öneme sahiptir.